Samimi Samimiyetsizlikler
Samimiyet kelimesi aslında ne kadar da çok şeyi içerisinde barındırıyor değil mi? Kelimenin aslına baktığımızda içten, candan bir manayı ifade ettiğini görürüz. Fakat insanlara ve toplumun çoğunluğuna bakıldığında kelimenin pekte bu gerçek manasını karşılamadığını görmek hiçte zor değil. Bireylerin dünyaya gelmeleriyle başlayan yaşam serüvenlerinde içerisinde bulundukları aile yapısı, arkadaş ortamı, çevresi ve hatta benliği dahil daha birçok faktör onların hem kendi yaşamlarını hem de etrafındakileri etkiler. İçerisinde bulunduğu ortamda birey sevgi, saygı,hoşgörü ve bunlar gibi bir çok duyguyu tam anlamıyla doğru bir şekilde alamazsa bu duyguları hayatında da doğru bir şekilde konumlandıramaz . Ve bunun sonucunda hayatının her alanında olumsuzluklarla karşılaşabilir ve üstelik bu birey bu tür duygulara tam anlamıyla sahip olamadığından bireyin kişisel gelişimi de eksiktir. Bu da demek oluyor ki anne babaların daha doğrusu ebeveynlerin çocuklarının hayatında oldukça önemli bir yere sahip olan bu duygu aktarımlarını doğru bir şekilde yapmaları oldukça önemlidir. Bu duygu aktarımı ve öğretimini doğru bir şekilde yapmadıkları takdirde çocuklarının hayata bir adım geride başlamasına neden olurlar ki bunu hiçbir anne baba istemez. Fakat bazen bazı ebeveynler bunun farkında olarak hareket ederken bazı ebeveynler bunun farkında olmadan çocuklarının gelişimini olumsuz etkilerler. O yüzden insanlığın ortak duyguları olan sevgi, merhamet duygularından yola çıkarsak, ebeveynlerin bu duygular etrafında çocukları için faydalı olan tüm duygu aktarımlarını samimi bir şekilde aktarmaları onların çocukları üzerindeki en birincil vazifeleridir. Yazının başında ele aldığımız samimiyet ifadesi çok önemlidir, geçmişten günümüze asıl manasını gitgide kaybetmiş ve kaybetmeye de devam etmektedir. Geçmiş dönemlere ve insanlarına baktığımızda en başta bir birlik ve beraberlik duygusunun hakim olduğunu ve bireyler arasındaki ilişkilerin son derece samimi olduğunu, bununla beraber paylaşma duygusunun oldukça fazla olduğunu görürüz. Fakat gelişen dünya ile beraber değişen bugünün insanında paylaşma duygusundan çok menfaat duygusunun ön planda olduğunu görürüz. Yani bir paylaşma durumu söz konusu olsa bile artık altında bir şey aranır olmuş. Çünkü samimiyet görünürde kalıp asıl manasını yitirmiştir. Örneğin bir çalışma ortamında patron ve çalışanların birbirlerine karşı davranışları da dışarıdan samimi görünebilir ama birbirleri arasında ilişkinin temelinde hepsinin kendi menfaatini gözetmesi , maddi çıkarımlar söz konusudur. Tabi burada her insan ve grubun bu şekilde olduğunu söylemiyorum , aralarında çokta samimi arkadaşlıklar ve gruplar kuran bireyler de mevcuttur. Ama kendimizi kandırmanın bir manası yok maalesef ki durum bu şekilde. İnsanlar arasında kurulan ilişkilerin samimiyet değeri birbirlerine olan yarar zarar ilişkisi üzerinden değerlendirilmektedir ve bunun sonucunda da bireyler birbirlerini çok seviyor gibi gözüküp birbirlerinden karşılıklı çıkarımı hedefliyorlar. Bazı bireyler ise samimiyetten yoksun olmaları sebebiyle bu duyguyu hiçbir zaman hissedemeyip aynı zamanda bu duyguyu diğer insanlara da geçiremezler yani samimi manada samimiyetsizdirler. Bazen de böyle olmak bireylerin elinde değildir, örneğin sert mizaçlı insanlar vardır bunlar kötü insanlar değildirler fakat yapıları gereği dışarıdan soğuk, samimiyetsiz gözükebilirler ve çoğu zaman bunun farkına bile varmazlar. Ki böyle bireylerin arkadaş ortamı, sosyal grup vb. yerlerde de çok fazla yer aldıkları söylenemez. Fakat bazı insanlarda o kadar sıcaktır ki ilk konuşmada bile sesinin tonundan, hal hareket ve bakışlarından onun samimiyeti ve sıcaklığının kendinize geçtiğini hissedersiniz. Genelde bu tip insanlarda çevresi tarafından sevilen kimselerdir çünkü samimi olmayı başarıp insanları kendilerine çekmeyi başarırlar. İnsanların her birinin birbirinden çok farklı olması ve benzememesi gibi duygu aktarımı konusunda da her insan farklı bir tavır sergilediğini görürüz. Aslında var olan duygular bellidir fakat gösterilme şekli ve aktarımı kişiden kişiye farklılık gösterir. Zaten dünya nüfusunu ele aldığımızda milyarlarca insanın hepsinin duygu ve düşüncelerini aynı şekilde aktardığını söyleyemeyiz. Demek istediğim bireylerin duygularında ciddi ve bilhassa samimi olmaları yani yapmacık tavırlar sergilememeleri. Ama maalesef ki bireylerin samimi görünüp aslında tam olarak hissettikleri duyguları sergilememeleri günümüz toplumunda en sık rastlanan durumlar arasındadır. Ve kötü olanda bireylerin bunu farkında olmasıdır, bu sebeptendir ki bireyler muhatap oldukları insanların kendilerine karşı sergiledikleri davranışlarına ve en ufak hareketlerine bile bir anlam yüklemektedirler ve buda çoğu zaman olumsuz manada olmaktadır. Yani şu an içerisinde bulunduğumuz zamanda bir insanın sebepsiz yere birisine yardım etmesi takdir edilecek bir davranış haline gelmiştir. Fakat bunda takdir edilecek bir taraf yoktur çünkü bu zaten insanların birbirlerine karşı olan görevleri arasındadır. Ama ilişkiler artık o kadar menfaat üzerine kurulmuştur ki insanlar bir yarar veya zarar gütmeden yapılmış bir iyiliği tuhaf karşılarlar bazen yanlış anlar ve bazen de şüphe duyarlar. Çünkü artık günümüz insanlarını sahip olduğu değerler, yaşam koşulları ve gelişen teknoloji ve daha birçok faktöründe etkisiyle bireylerin bu şekilde bir kafa yapısına sahip olduklarını görürüz. Onların bu şekilde düşünmeleri ve hareket etmeleri çoğu zaman istemsizce hayatın onlara dayattığı değerler çerçevesinde gelişir ve bireylerde bu davranışları sergilerler. Yine günümüz insanlarının bu durumda olmasında başka etkenlerde vardır. Mesela en önemli duygulardan biri olan sevgi duygusundan yoksun olunması durumunda birey en başta kendisi ve daha sonra çevresi de dahil olmak üzere birçok yönden olumsuz etkilenir. Aslında sevmek, sevilmek bunlar oldukça güzel ve olması gereken duygulardır ve yaşayan her birey için çok önemli ihtiyaçlardır. Fakat seviyormuş veya seviliyormuş gibi göstermek bireylerin kendilerini kandırmalarından ve karşı tarafa saygısızlıktan başka bir şey değildir. Bu bazen mecbur kalındığı için bazen gösteriş olsun diye ve çoğunlukla bireyin kendisini kandırmasından başka bir şey değildir. Yani maalesef ki samimi görünen çoğu ilişkinin altında önceden de belirttiğim gibi bir menfaat söz konusu hale gelmiştir. Üzülerek söyleyebilirim ki insanlar değişen dünyayla beraber hayatında getirileriyle robotlaşarak bir çok duygudan ister istemez soyutlanmaktadırlar. Bu duygularla bağı koparma ne kadar bireyin elinde olsa da çevresel faktörlerin etkisi genelde birey üzerinde daha ağır basmaktadır. O yüzden bireyin büyüyüp yetiştiği ortam onun için oldukça büyük bir öneme sahiptir onun bebeklikten başlayıp yetişkinliğe kadar varan hayat yolculuğunu şekillendiren ilk etkenlerden biridir büyüdüğü ortam. Bu ortamın her ailede aynı olmadığını görürüz bazı ailelerde var olan samimiyeti , sıcaklığı hemen fark edersiniz çünkü bu ailede yer alan kişiler sevgi duygusunu birbirlerine aktarmaları gerektiğini bilen ve bunu kendileri için bir görev gibi saydıklarından bunu hareketlerine de yansıtırlar. Bazen de bazı ailelerde bireyler arasındaki ilişkilerin soğuk, samimiyetten uzak olduğunu ve bunu da birbirlerine karşı hareketlerinde gösterdiklerini görürüz. Yani çocukları için rol model olan ebeveynlerin değişen dünya ve değişen inanlar karşısında çocuklarını duygusal, psikolojik ve daha birçok yönden eksiksiz bir şekilde hazırlamalıdırlar aksi halde gün geçtikçe samimiyetsizleşen insanlar ve onların kurdukları samimi görünümlü çıkar savaşları karşısında, büyüyüp toplumda bir birey olarak yer edinmiş olan çocuklarına karşı vazifelerini tam anlamıyla yerine getirmiş olmazlar. Ve bu durumda toplumda etkisi günbegün azalan samimiyet duygusunun yok olmasına ve insanlığın zamanla sahip olduğu asıl insan vasfını kaybetmesine neden olur...
Başarılı bir yazı,kaleminize sağlık.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim .
SilÇok güzel anlatmışsınız emeğinize sağlık 😊
YanıtlaSil