İnsanı Anlamak
Ne tuhaftır ki insanların çoğu yaşamlarının hiç bir zaman son bulmasını istemez ama yaşamları boyunca hep bir şeylerden dert yakınırlar ve hatta bazen yaşamak bile istemezler. Sizce de ilginç değil mi? bitmesini hiç istemediğiniz bir şeyden şikayet etmek, ve bazen son bulmasını arzulamak.Bu durum kulağa ne kadar ilginç gelse de kabul etmemiz gerekir ki hepimizin hayatı bu denklem üzerindedir. Bize verilen ömür defterini son sayfasına kadar kullanmak ve bunu kullanırken de her şeyin son derece mükemmel olmasını istemek bazen çaba sarfederek ve bazense hiç bir şey yapmadan böyle olmasını beklemek. Çoğu insanın hayat çizgisi bu şekildedir. Hayatın getirileriyle yetinmeyip hep daha fazlasını ister insan bu sebeptendir ki istediklerini elde edemeyince de kendinden, etrafında ki insanlardan, yaşadığı hayattan ve kaderinden şikayet eder.Aslında burda şikayet edilecek bir problem varsa da bu problemi ilk kendi içerisinde çözmelidir sonrasında diğer insanlar da kusur aramalıdır. Ama maalesef ki insan kusuru hep başkalarında arar, onun için kendisinin problemli olması, bir şeyleri yanlış yapması vs. söz konusu olamaz ve ortada bir kabahât varsa dahi onu başkalarının kabahâtiymiş gibi göstermeye çalışır. Böyle yaparak belki de vicdanını rahatlamaya çalışır ama bu onun için ne kadar faydalı olur orası tartışılır . O yüzdendir ki insanların çoğu kendi hayatı da dahil olmak üzere hep başkalarını yargılama mekanizmasına sahiptir. Ve üzülerek belirtmek isterim ki başkalarının başarısızlığı ve mutsuzluğundan zevk alan insanlar hep vardır ve var olmaya da devam edecekler. Bu düşünce yapısına sahip olmalarında elbette bir çok unsur vardır ama bu tarz bir düşüncenin mantıklı olamadığını da söylemek gerekir. Kusuru, kabahâti ilk kendinde arayan insan günümüzde oldukça azdır. Bu oldukça üzücü bir durum aslında çünkü bu aslında kişisel gelişimini tamamlamış, sağlıklı her bireyin takınması gereken bir davranıştır ama o kadar basite indirgenmiştir ki her hangi bir durumda kabahâtli olduğunu kabullenebilen bir birey için korkak,saf,aşırı iyi niyetli pısırık vb. onu olumsuz etkileyecek ve haketmediği ifadeler kullanılır ve tahminimce çoğunuzda yaşamının bazı dönemlerine buna şahit olmuşsunuzdur. Bunun aksine istenilen davranışları sergilemek hiç te zor değildir siz öyle davrandıkça aslında hem kendinize hem de etrafınızdakilere iyilik yapmış olursunuz. Olayları karmaşık hale gelmeden çözüme kavuşturursunuz, her şeyden önce böyle davranarak kendinizi sorgulama ve öz eleştiri becerinizi geliştirerek kişisel gelişiminize katkıda bulunursunuz. Ve böylece doğru hareket etmenizden kaynaklı vicdanınız rahat bir şekilde hayatınıza devam edersiniz. Hayatın her döneminde bu şekilde kendini eleştiren ve her zaman suçu ve kabahati başkalarında aramayıp kendini sorgulayabilen bir birey olmak hiçte zor değildir. Bunu yapabilmek bile bir fedakarlık ister bazen kendi hayatınızdan bazense sevdiklerinizin hayatlarından. Böyle olunduğu takdirde birey kendini daha iyi hisseder ve hayattan zevk almaya başlar. Yukarıda da bahsettiğim gibi insan hep başkalarını eleştirir onları suçlar hatta bazen yaşadığı hayattaki memnuniyetsizliğin sebebinin bile başkalarından kaynaklandığını düşünür. Böyle yapan bir kimse kendini kaf dağında gören bir kimseyle eşdeğerdir ve kendisine toz konduramadığından kendisini haksız görmeyi kabul edemez. Haksız olduğunu kabul etmek onun için acizliktir ve bunu kendine yediremediğinden bu tavrından ödün vermez. Bilmelidir ki aslında böyle davranarak kendine büyük zarar vermektedir . Hayatta kusursuz insan yoktur kusurlu olduğunu farkedebilen veya farkedemeyen insan vardır.Bazen en ufak bir mesele bile büyüyerek bir karmaşaya dönüşür ama burada önemli olan bizim takındığımız davranıştır. Büyütmemeyi öğrenmemiz gerekir, gerektiğinde alttan almayı, kusurlu olduğumuzda kusurlarımızı görüp onlardan ders çıkartabilmeyi, her zaman haklı olmaktan vazgeçmeyi, karşımızdakine hak verip onu önemsemeyi öğrenmeliyiz. İnsan ancak bu şekilde hayatı öğrenmeye ve doğru bir şekilde yaşamaya başlar belki de hep var olan mükemmelliyetçi olma duygusunu yitirip her şey olması gerektiği gibi olur fikrini benimser ve bu onun hayatını daha güzel ve yaşanılabilir kılar. Böylece dolu dizgin yaşamak istediği hayatında şikayetlere,suçlamalara, bencilliğe, kendini beğenmişliğe ve daha bir çok onu olumsuz etkileyebilecek davranışa veda ederek ömür defterinin sayfalarını daha anlamlı ve daha keyifli bir şekilde çevirerek yaşamının son dönemlerine kadar onu olması gerektiği ve kendi istediği gibi yaşamış olur. Ve onda böyle bir düşünce ve bunu gerçekleştirmek için gereken inanç ve istek olduktan sonra onun böyle bir yaşama sahip olması hiçte zor değildir.
Güzel olmuş
YanıtlaSilTeşekkür ederim
YanıtlaSil